14 Mart 2010 Pazar

Her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Tattık..

Herkes bir gün ölümü tadacaktır. Ne doğru söz.. Ama herkesin bir gün ölümü tadacak olması tattığı gün öldüğü gün demek değildir. Kimisi bir ayrılıkta tadar ölümü kimisi bir nefessiz kalışta kimisi de hayatta aşktan eser kalmadığını fark ettiğinde.. Ne de acıdır yaşarken ölmek daha doğrusu ölmüşken aslında canlı olmak, eğer nefes almayı ve hareket etmeyi yaşamaktan sayıyorsanız. Ne hazindir gökyüzünün mavisini fark edememek, gece gökyüzüne bakınca yıldızları değil de sadece orada titreşen ışıkların gezegen olduğunu ve anlamsız olduklarını düşünmek. Hayatta aşk yoksa eğer o hayat aslında bitmiş demektir, sadece uzatmalara oynuyorsunuzdur her an bir kalp krizi, bir trafik kazası veya kendi elinizden çıkan bir sonla sonlanmayı bekliyorsunuzdur ve ne hazin bir tablodur bu karşında saatlerce ağlanacak. İnsan bir kere vazgeçti mi kendisinden artık tadı kalmaz şakaların ve kendine gülüyor bile olsa insan gülmüyordur aslında sadece ağlıyordur gizlice maskesinin arkasında.. Maskeler, ah şu maskeler.. Toplumun bize biçtiği veya bizim istediğimiz rolleri üstlenmemiz için yüzümüze takıp kendimizden ve kendi insanlığımızdan kaçınmanın ne de tatlı ve bir o kadarda zehirli yoludur maskeler. Takan dışında bilmez kimse maskenin sahibinin neleri feda ederek o maskeyi yüzüne takmaya devam ettiğini. Maskeyi taktığında bir kez önceleri kötü görünen hayat bir anda güzelleşir şeker pembesine döner tabii ki maskenin gereklerini yerine getirmek zorunda kalıncaya kadar. Kendini satar insan parça parça, dilim dilim ve her seferinde sadece görünüş bozulmasın diye çığlığını içine hapsederek. Sonrasında da kendinden geriye bir şey kalmayınca maske düşer ancak. Kimler kaybetti yolunu bu maskelerin ardında kimler ne acılar çekti onlar uğruna.. Yeri geldi bir aşk için kullanıldılar, yeri geldi sadece kabullenilmek ve yalnızlık duygusunun kırılmasını sağlamak amacıyla; yine de kimse maskeyi taktığında aslından daha iyi bir yer elde edemedi hayatta çünkü maskenin kendisi gibi getirdiği her şey sahte olur ve maske düşünce, oyun sona erince ortaya çıkar gerçekliğin acı yüzü. Aşksız hayat ne kadar vahim.. Sevmeden ve sevilmeden yaşamak hayatı, soğuk bir günde tutmadığın elin tenini yakması ve en soğuk havada o el dünyanın öbür ucunda bile olsa hissetmek o eli sanki yanındaymışçasına, incecik giyinerek gezmek buz gibi havalarda.. Aşksız hayat ne acınası bir şey, otururken kendi başına gülümseyememek, melankolik şarkıların kucağında avutmaya çalışırken kendini bu acıların ve acınasılığın bitmesini istemek, istemek ve bunun için planlar yapmak yine de cesaret edememek ne ölmeye nede yaşamaya ve en kötüsü de sevmeye cesaret edememek. Kendi çaresizliğinin içinde boğulurken etrafına hayat böyle çok daha güzelmiş gibi yansıtmak ve aşık olmamanın, aşık olamamanın senin kararın olduğu illüzyonunu yaratmaya çalışmak.. Aşksız hayat ne zor şey.. Karşı cinsle olan her münasebette aşka dair kırıntılar bularak aşık olmadan aşkı yaşamaya çalışmak yine de bunun farkına varsan da bu yalanı sürdürmeye zorunlu hissetmek kendini.. Âşık olmadan yaşamanın, sevgisiz bir hayat sürdürmenin uyuşturucu gibi önceleri iyi hissettirdiğine bakmamalı sonradan çok perişan ediyor adamı. Ailene karşı bile bir parçacık sevgi duyamamak öyle fena ki her seferinde zorlar insan kendini “bende seni seviyorum” demek için çünkü bu kelimeler asit gibi yakar boğazını ve yüreğini, yalandır çünkü, karşındakinin yalanı veya sevilmemeyi hak etmediğini düşünüyorsan hele.. Kimse bilmediği sürece sorun yoktur bu ızdırabını, sefilliğini, yalan dünyanı ve çirkin masalını yaşamanda ancak birisi öğrenirse eğer artık senin aşksız yaşadığını, sevilmediğini, sevilemediğini ve sadece nefes alan hareket eden bir ölü olduğunu o zaman ölürsün gerçekten.. Hatta ölümün kendi elinden olur ve o kişi hariç kimse anlamaz nedenini belki o bile anlamaz ama anlamış gibi yapar çünkü onun maskesinin ve yaşamaya çalıştığı masalının gereği budur. Evet, her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Peki ya aslında nefes alırken, yemek yerken hatta arkadaşlık ederken ölü olanlar, bizler? Bizler ne olacağız kendi sefil yaşamımızı sonlandırmayı beklerken bu karanlık yolda ve hep bir umut gözümüzü dört açarken belki bir ışık girer hayatıma da artık aşksız yaşamaktan kurtulurum hayaliyle? Ne olacak bizlere? Biliyorum, biliyorum; her canlı bir gün ölümü tadacaktır ve evet, bizler tattık aşk hayatımızdan sonsuza kadar çıkarken, her umudumuz bir damla yağmurda sönerken ve bu karanlık yolda ayağımıza dolanan geçmişimiz yüzünden yere yığılınca ayağa kalkmak için çabalarken. Her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Tattık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder